Pazartesi, Şubat 16, 2009

Bir istiridye hikayesi

Bugün reklamlara tıklıyorum her ne hikmetse. Radikal Gazetesindeki "Zümrüt Apartmanı enkazından çıkan ‘miras’ davası" haberini okuyordum. Altta;


İstiridye içinde Gerçek İnci
İstiridyeli Kolye Set Sadece 100TL
Klasik Değil, Sıradışı Bir Hediye
www.istiridyeinci.com.tr

bununla karşılaştım. Tipik bir reklam. Ancak beni nerelere götürdü!

Belki de öncesinde okuduğum haber ve ona bağlı aklıma gelen binbir düşünceyle de ilgilidir bunlar. Elim bir olay sonucu iki vefaat. Sonrasında ortaya çıkan miras kavgası! Bilirkişiye bile danışılmadan verilen mahkeme kararı! Sonrasında Adli tıbba gelen konu! En sonda 6 milyon liralık serveti hayır kurumlarına bağışlayacağını söyleyen kadın! Her biri ayrı bir başlık olabilirdi. ne çok soru ve sorun vardı. Gözüme batan reklam tam da bu anda beni benden aldı.

İçimdeki meraklı çocuk hemen atladı. Aklıma Steinbeck'in Altın Kupa'sı geldi. Aklıma kuyum ustası bir arkadaşımla yaptığımız sohbetler geldi. İnci evet gerçekten de dikakt çekici bir güzellik. Merak, hayret ve hayranlık uyandıran bir şey.

Evreni ve doğayı doğru bir şekilde anlayabilmek. Zamanımın çoğunu geçirdiğim kütüphaneler, kitaplar, internet, yazılar, filmler v.s. v.s.. Boş tartışmalar ki bunalara Masumiyeti kaybetmek'de değinmiştim. Şimdi inciye daldım gittim. Black Perl (Siyah İnci) ne kadar da çok yerde geçersin sen. Karayip Korsanları filmi gelir aklıma. Sonrasında insanın üstünde hala yaşıyor olması incinin. Artık çiftliklerde yetiştirilmesi. Aklınıza gelecek her şeyin tarımının yapılıyor olması. Gerçekten de tarım insanlığın bulduğu en büyük icat.

İnci ve kadın! İşte muhteşem ikili. Güzelliği başka nasıl sembolize edebiliriz ki ? Bana güzelliğin resmini yapabilir misin Abidin ?

Tabi girdiğim site gözlerimi kamaştırdı. Ayrıntılı bilemiyorum ancak gerçekten güzel fikir. Öncelikle aldığın inciyi istiridye'den kendin çıkarıyorsun. Yani daha ne olsun ? Ardından sitesiyle yapısıyla çok başarılı bir girişim. Tabi Carmen Electra'ya Beyaz'ın hediyesi olarak sunulması da harika bir şey. Bunu da sitesinden öğreniyoruz. Başka inciyle ilgili her şeyi de sitelerine koymuşlar. Çok başarılı buldum.

Aklıma kendi yetiştirdiği tavuğu yiyen adam geldi. Nasıl yani ? Evet biz şehirliler pek bilmeyiz işte böyle şeyleri. Tavuğun bile bir canı vardır. Hayatın her türlüsü kutsaldır. Öldürdüğün o istiridye'den aldığın inciye özen göster. Yediğin her hayvana saygı duy. Ziyan etme, eziyet etme. Sen de bir parçasısın bu evrenin, bu dünyanın.

Özümse, içselleştir. İnsan doğuyor her şeyi ağzına almaya başlıyor. Çevresini öyle öğreniyor. Kokluyor, bakıyor, dinliyor. İnsan çevresini içselleştirdikçe büyüyor. Ona belirli kurallar öğretiliyor. Daha çok küçükken her yere kakasını yapamayacağını öğreniyor. Oyunlar oynuyor, sesler çıkarıyor. Çevresiyle bütünleşmeye başlıyor. İçinde yaşıyor. Yaşam alanını kavrıyor. İnsanın düşündüğü çevre ne kadar büyükse, insan da o kadar büyüyor.

İstiridye içine giren bir kum tanesini, bir paraziti bazen inciye dönüştürür. Kendisinden olmayan o parçaya karşı bir savunma geliştiriyor. Onu katman katman sarıyor. Ondan dünyanın en güzel şeylerinden birini yapıyor. İstiridye içine giren şeyi dışarı atamıyor. Bazen de böyledir işte.

Bu yazıları okuyanların bazı insanların da içlerinden atamadıkları, onunla yaşamak zorunda oldukları bir inançları - tanrıları var. Onu dünyanın en güzel şeyi haline getirmekten başka çareleri de yok.

Ha bu arada kimsenin aklına gelmemiş mi bilmiyorum. Çok mu pis boğazım onu da bilmiyorum. Bu inciyi çıkardıktan sonra bu istiridyeleri yiyebiliyor muyuz ?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Seviyenizi yazdıklarınız belirler. Noktalamadan, üsluba kadar.