Çarşamba, Eylül 27, 2006

Ramazan Ayinin Gelmesiyle Artan Hurafe Pandemisi

Elif-Tam da-Mimi

Tüm hurafelerden ve onları uyduranlardan ve onları yayanlardan ve onlara inanlardan sakının!

O yeah, adamımsın; amen too

not: dua’ya benzesin diye imla hatası bol tutulmuştur.

-------------

Geceleri davuluyla dolaşan vasıfsız oportünist, vakti geldiğinde kapımı çalıp para isteyecek ve ona gerçeği söyleceyeceğim. Amen too

-------------

Günlük konuşmada olması gereken ama olmayan! Bir türlü oldurulamayan her kelimeye, deyime, bazen tümceye bir link eklemek gerekiyor. Zira Yılmaz Erdoğan’ın organize işler adlı filmindeki gibi; “zira nedir” diye dolaşan kardeşlerimizin engellenmiş eğtimlerini burada tamamlamak zorundayız! (adeta)

Ramazan; hicri takvimdeki bir ay olup, çiftçilikle alakası bile olmayan arap toplumunun, bir türlü bir yerlere getiremediği astroloji bilgisine (bilgisizliğine) sekonder, sakat doğmuş bir takvim sistemidir. Zira her yıl bolca yer değiştirir. Çiftçilik ve takvim arasındaki ilişkiyi, bilgi sahibi olmadan konuşmayanlara araştırılmak üzere bırakıyorum. Ayrıca neden ay takvimi ? Belki de neden ay ? Hilâl neyin simgesi gibi sorularını da bırakıyorum ?

Hurafe; Uydurma, bâtıl inanış, Masal, Efsane, Yalan hikâye. Olarak yer almış Yeni Lügat Türkçe Sözlükte.

Pandemi ise epidemiden türetilmiş bir kelime olup, Wikipedia’da (pandemic from Greek pan all + demos people) bir miktar geçiyor. Ancak epidemik kelimesine bir miktar değineceğim. Wikipedia’da (epidemic from Greek epi- upon + demos people) kelimenin kökenine ilişkin bir açıklama var. Ancak büyük bir hekimden bahsedilmemiş. Epidemi mevzusundan bahsederken anılması gerken ve hipokrat olmayan biri vardır. Onu da zira’nın ne oldugunu bilenlere araştırması için bırakıyorum. İnternette pek adı geçmediğinden, telvenize bakarak; üniversitelerin kütüphanelerine doğru bir yol görünüyor demekten kendimi alamıyorum.

Devri için büyük sayılabilecek ancak bu gün için küçükcük bir yerleşim yerindeki nerdeyse her olay anlatılıyor. Doğrusu yanlışı hiç düşünülmeden, aktaranı-kotaranı tartışmalı işler için bile büyük bir rahatlık hakim. İbadetleri şova dönüştürmek ne kadar kabul edilebilir ? Bu sorulara hakkıyla cevap verebilecek kimseler neden susuyor ? “Madem” diye başlayan yüzlerece cümle kurabilirim, rahatlıkla. Ancak bunlardan sadece bir tanesine bile cevap alamıyorken boş yere klavyeyi dehlemeyelim. Ülkede estirilen bu hava ve dayanın bâbındaki hikayelerin neredeyse tümü yalan.

Din adına söylenen yalan, yalan mıdır ?

Hani mahkemeler, kanuni yoldan elde edilmemiş delillere itibar etmiyorlar ya! Acaba din, yalana edilmiş imanlar hakkında ne düşünüyor ? Peki uydurulmuşlar dünyasına dönüşen, dönüştürülen bir olgumuz yok mu ?

Fetvamı vereyim, tıbben orucun iyi bir şey olma ihtimali yoktur! Baştan ayağa ele alsak, neresini tutsak elimizde kalır. O zaman efendi gibi ben bunu inancım için yapıyorum demek yerine, bilimi dahi yalanına alet etmek neden ? Din kültürü ve ahlak bilgisi kitaplarına yeni giren abdestle ilgili hurafeler herkesi dumur ederken, bir de oruç hurafeleri sarmış dört bir yanımızı. Orucun zararlarını saymayacağım. Zaten bu yazının amacı bu da değil! Burada artan hurafelerden bahsetmeye çalışıyorum.

Ülkeyi bıraktım dünyadaki en büyük çocuk bakıcısı ? Televizyondur. O yüzden televizyondaki yayınları çocuklar için ayrıca değerlendiririyoruz. Bu da ayrı bir konu ancak artan hurafelerin en büyük kaynağı, en büyük şeriatçı kanalımız TRT’den geliyor. Sadece televizyon değil bu dönemde her yerde artan bir hurafe furyası var. Bazı insanları çıkartıp konuşuturuyorlar. Bu insanlar zaten dikkat edilirse bizim gibi değiller. Nasıllar ? ayrı bir konu ancak ettikleri laflar, binlerce yıl geride kalmış ilkel şeylerden ibaret. Hurafe açısından çok dikkat gerektiren bir dönemde patlama yapıyorlar.